28 Oca 2021

Özdemir Asaf

 

40. yıl anısına...

Türk edebiyatımızın ''zarif'' ve ''yalnızlık şairi'' adıyla anılan sevgili Özdemir Asaf hayata gözlerini 1981 yılında yumdu.
İsterseniz bu özel günde üstadın en özel şiiri ile onu anmış olalım.

Lavinia Şiiri Hikayesi

Özdemir Asaf küçüklüğünden beri "-r" harflerini telaffuz edemez "ğ veya g" harfi olarak söylermiş.
Lise yıllarında öğretmeni herkese şiir okutur sıra Özdemir Asaf'a geldiğinde öğretmeni ona okutmazmış. Bir gün yine öğretmen şiir okuturken Özdemir Asaf dayanamayıp sormuş: 
"Neden bana şiir okutmuyorsunuz?" diye 
Öğretmen ise "Sen şiir okumuyorsun,sen şiirin canına okuyorsun." demiş.
Bunun üzerine Özdemir Asaf "Lavinia" adlı şiirini yazmış ve bu şiirini bir yarışmaya göndermiş. Şiiri kazanmış ve kürsüde okuyacağı zaman geldiğinde Mehvide Beyat da salondaymış yani "Lavinia"sı. Şiiri güzel bir diksiyon ile okumuş ancak şiiri okurken Lavinia salonu terk etmiş Özdemir Asaf şiiri şu şekilde sonlandırmış: 

Sana gitme demeyeceğim 
Ama gitme Lavinia 
Adını gizleyeceğim 
Sende bilme Lavinia
 
Aslında bu şiiri planotik aşkının neticesinde yazdığı söyleniyor. 

Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

Sevgi,saygı ve minnetle...
Işıklar içinde uyu Üstad. 

26 Oca 2021

Ağaç Ev Sohbetleri 75

Herkese merhaba. Ağaç Ev Sohbetlerinin 75. haftasındayız.Bu haftanın konusu sevgili Sessiz Gemi'den geldi. Konu bu günlerde insanın içini umutla dolduran bir konu oldukça güzel bu yüzden kendisine teşekkür ederim. 


Bir gün denemeliyim dediğiniz, merak ettiğin ve belki bir gün ben de yaparım diye düşündüğünüz bir şey var mı? Belki bir spor, bir dans, bir çeşit gezi türü, bir yaşam stili, bir yemek, bir araç veya cihaz, belki bir oyun.. Yani aklınıza gelebilecek her şey olur. Sadece düşünün bakalım bir gün ben bunu yapmak isterim, yapmalıyım dediğiniz ve size ilginç gelen o şey nedir? 


* Bungee jumping yapmak. Çok çılgınca olduğunu düşünüyorum kii bende bunu yapabilecek deli cesareti var. 

*Off-road race kesinlikle denemek istediğim bir aktivite. Heyecan verici.

*Yazın Türkiyenin Akdenizdeki bütün adalarını gezmek isterdim.

*Flamenko dansını öğrenebilirsen aşırı huzurlu olurum İspanya kültürüne ait hemen hemen her şey hoşuma gidiyor. 

*Dünyanın en büyük aquaparkında bir gün boyunca eğlenmek isterdim.

*Bir yıl içerisinde gezebildiğim kadar ülke gezmeyi isterdim bunlardan bazıları: İtalya,Almanya,Fransa,İspanya,Norveç...

*Necip Fazıl Kısakürek,Cemal Süreya,Orhan Veli Kanık,Turgut Uyar, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Edip Cansever ve daha nice yazarlarımıza ait onların şiirlerini benim derlediğim bir şiir kitabı olsun isterdim.

*Kendi yazdığım bir dram kitabım olsun isterdim. (Gerçekleşmesini umuyorum) 

*UNESCO tarafından korunan en önemli yerleri (yurt dışı veya yurt içi) gezmek isterdim. 

*Dörtnala at binmek isterdim. 

*Rüzgar sörfü yapmak isterdim. (Bunu yapabileceğimden de hiç emin değilim ama gülüp eğlenmeye ve denemeye değer.) 

...

Aklıma gelenler bunlardı. Sağlıcakla kalın :) 

18 Oca 2021

Ağaç Ev Sohbetleri 74

Herkese merhaba. Ağaç Ev Sohbetlerinin 74. haftasındayız.Bu haftanın konusu sevgili Sessiz Gemi'den geldi. Konu oldukça hoş bir konu kendisine teşekkür ediyorum. 



Çocukluğunuzda yetişkinlerin veya sizden büyüklerin sizi korkutmak amacıyla veya gerçekten inanarak anlattığı öcü, cadı, hayalet vs hikayeleri var mıydı? Bununla ilgili anılarınızı anlatır mısınız?

Bana anlatılan öcü,cadı,hayalet vs. hikayeler yoktu ama ufak tefek korkutmalar elbette vardı. 

Ben küçükken baş parmağımı emerek uyuyordum emzik yerine onu tercih ederdim doğrusu. Sonra bir gün baş parmağım iltihaplandı doktora gitmiştik elimin halini görmeniz lazım davul gibi şişmiş,iltihaplanma olmuş doktora gittiğimizde bana elime sürmem için krem vermişti annemde ben yatmadan önce baş parmağıma kremi sürer "Eğer parmağını emersen sürekli tırnağın çıkar,parmağın büyür." derdi o günden sonra bir daha hiç öyle yapmadım. 

Bir gün oyun oynuyordum yine beş yaşlarında filanım amcam beni kızdırıyor şaka yapıyordu bende sinirlendim amcama "Küstüm seninle." dedim kapıyı kapatıyordum ki tırnağım çıktı (detaylara takılmayacağım) hastaneye gittik filan parmağımı sardılar sonra yeniden eve döndük annem ve babam bana sürekli yoğurt yedirip süt içirir bunları yiyip içmezsen tırnağın bir daha hiç çıkmaz derlerdi. (Not:Bazıları kolunu,ayağını kırar ben hep tırnağımı yanlışlıkla çıkarırdım 2 kere çıkmıştı bir kerede tam çıkıyordu.) 

Çok yaramaz,elli ayaklı bir çocuk değilmişim annemin anlattığına göre. O yüzden başımdan çok şey geçti diyemem benim hatırladıklarım bu ikisi oldu. İsteyen herkes katılabilir. Sağlıcakla kalın :) 


Mektup/Kelime Oyunu 7

Herkese merhaba. Geçen haftanın kelimelerini sevgili Mükemmelis belirledi. Kendisine teşekkür ediyorum. Aynı zamanda etkinliği organize eden sevgili Deeptone'a da teşekkür ederim. Biraz geç kalmış olsamda yazımı tamamladım. 

Kelimeler:Kırmızı Elma, Şemsiye, Gömlek, Ayna, Fotoğraf


Sergiden ayrıldığımda yazarın kitabının içinden çıkan bu mektubu elimde sıkıca tutuyordum. Mektupta aynen şöyle yazıyordu: 

"Bu hayatta herkes,her şey sizi yanıltabilir ama aynadaki görüntünüz sizi asla yanıltmaz içinizde bir yerlerde bulunan inkar duygusudur gerçeği kabullenemeyen. Bir gün arabada giderken,sokakta yürürken,bir uygulamada karşınıza birden çıktığında bir şarkı sakın şaşırmayın hissettiklerinizden. Ne duyuyorsunuz? Ne yaşattı size o şarkı? Hangi anda saklısınız? Bir şarkı,bir fotoğraf sizi maziye götürebilir ama dikkat edin dönmesi zor olabilir geçmişin kanatları altında kendiniz kendi gerçeğinizle yüzleşebilirsiniz." 

Sonrasında arkadaşıma sordum "Senin mektubunda ne yazıyor?" bana döndü ve şaşkın şaşkın yüzüme bakarak "Ne mektubu?Baksana gömleğim nasıl duruyor?" dedi ilk başta gözlerimi devirdim "Ne gömleği yahu?" diye geçirdim içimden sonra anladım bu yalnızca bana özel bir mektuptu. Peki ya neden? Neden yalnızca bana özeldi? Az önce en sevdiğim yazarın en sevdiğim kitabının arasında bu mektubu bulmuştum. Hiç durmadan fuar alanına yeniden gittim etrafıma bakıyor içimden yazarın gitmemiş olmamasını diliyordum bu bir tesadüf olamazdı. Yazarın bulunduğu yayınevini sonunda buldum kendisine doğru yürüdüm işte orada tam karşımda duruyordu. İmzalanan kitapları bitirmiş, uçağına yetişmek üzere aceleci bir hali vardı. "Sevgili yazar...Bu mektup neden bana özel?" böyle sorunca insanlar kendimi fazla önemsediğimi düşünebilirdi ki bende öyle düşünürdüm yazar bana döndü "Belki sen o mektuba özelsindir? Yani demek istediğim o mektup kitaptaki karakterlerden biriyle özdeşleşmiş durumda o karaktere ithafen yazılmış bir mektup ama sen kendini gördün. Oysaki bu mektup her kitapta vardı sevgili okur." dedi o an öylece kaldım. Doğru olabilirdi.Sokakta avare avare dolanmaya başladım önümden insanlar geçiyor kırmızı elma satan amcanın sesi tüm sokağı dolduruyordu kendimi bu kalabalığın içinden aldım ve sahile gittim. Küçük bir çocuk rengarenk şemsiyesini elinde tutuyor sanki yağmur yağıyormuş gibi küçücük dilini dışarıya uzatıyordu.  Bende kollarımı açtım rüzgarı yüzümde hissettim sonra bu mektubu aldım ve iyice düşündüm şimdi üstünden bir yıl geçmesine rağmen hala kitabın arasında duruyor. Yalnızca kitabın arasında durmakla yetinmeyip hayatımı da şekillendiriyor. Şimdi yine sahildeki bir banktayım arkada bir şarkı çalıyor ve ben şaşırmıyorum "Life is life na na na na na..." 







14 Oca 2021

Ağaç Ev Sohbetleri 73

 


Herkese merhaba. Bu haftaki Ağaç Ev Sohbetleri konusu "Bir Zamanlar Eğitim" ne önemli ne üstünde durulması gereken bir konu. Bu konu sevgili Makbule Abalı'ya ait.

https://ucunkuslar.blogspot.com/2021/01/bir-zamanlar-egitim.html

Özellikle bir öğrenci olarak "Eğitim" konusuna değinmekten büyük bir mutluluk duyacağımı belirtmek isterim. 

Adında "Eğitim Sistemi" dedikleri şey altyapısı olmayan büyük bir beklenti. Geçen gün bir makalede şunu okudum diyor ki "Kanada da eğitim neden bu kadar yüksek seviyede biliyor musunuz? Bakanın oğluyla işçinin oğlu aynı sınıfta." Bunu okuduğumda çok üzgünüm ama  çok hak verdim. 

Plansız yapılan çalışmaların başarıya veya güzelliğe ulaştığına tanıklık etmiş değilim.Plansız kentleşmeyi buna örnek verebiliriz ülkemin gizli derdi. Plansız nüfus artışını buna örnek verebiliriz. Eğitim de maalesef bunlardan biri plansız bir eğitim var Türkiye'de. İki yılda bir bakanın değişmesi ile sınavların isimlerine,tarihlerine vs. bir düzene koyamamaları nedeniyle "Eğitim Alanında Başarılı Ülkeler" arasında en sonlarda yer alıyoruz. Gelişmeyen ülkelerin arasında gelişmekte olan bir ülke Türkiye. Çok acı bir tablo. 

Bir öğrenci olarak mağduriyetimi dile getirmek istiyorum. Girdiğimiz sınavlar bizim hiçbir zaman başarımızı belirlemedi.Biz hep bir veya dört yıllık süreç içerisinde öğrendiklerimizden sorumlu olduk. Öğrencinin kişisel yetenekleri bu ülkede hiçbir zaman önemli olmadı.Mesela görsel sanatlar ile ilgilenen birisi neden üniversite sınavına kadar matematik görüyor? Bunun açıklaması nedir? Bazı okullarda görüyorum arkadaşlarım,akrabalarım vs. alınan eğitime eğitim demeye bin şahit uzaktan eğitimde öğretmen derse girmiyormuş ne beklenir ki öğrencilerden? 

Aşı bulundu biliyorsunuz. Hatta iki Türk buldu bunuda biliyorsunuz. Nerede buldular? -Ülkemd... Almanya'da. Aziz Sancar Nobel ödülü almıştı biliyorsunuz kendisi çok başarılı bir örnek. Çalışmalarını nerede yaptı? -Ülkemd...ABD'de. 

Türkiye,koşullarını öğrencilere veya meslek sahibi olmuş bireylere uygun şekilde hazırlayamıyor,sunamıyor. Bu yüzden ülkemde beyin göçü oldukça fazla. Eğitim oldukça düşük maalesef. Bir öğrenci olarak düşüncelerim bu yönde. 

Sevgili Makbule Abalı'nın sorduğu birkaç soruyu cevaplamak isterim. İlkokul öğretmeninizi hatırlıyor musunuz? Unutulmayan yönleri nelerdi? Okul yaşamınızda  sizi olumlu etkileyen kaç öğretmeniniz oldu, neler yaptılar?

Elbette hatırlıyorum nasıl unutabilirim ki :) Unutulmayan yönleri şöyle ki ben okul değiştirmiştim yeni bir okula geldim ve kimseyi tanımıyorum kimsede benimle arkadaş olmak için çabalamıyor ben yanlarına gidince konuşmayı bırakıyorlardı. Kendisi bana yardımcı olmuştu çok iyi bir öğretmendi öğrencinin gözüne bakarak anlatır,bizi çok severdi. Okul yaşamımda beni olumlu etkileyen dört öğretmenim oldu ikisi sınıf öğretmenim ikisi ise dersime giren öğretmenlerden gerçekten söylüyorum bir şeyleri anlatmak için çabalayan ve yaptıkları işi çok seven öğretmenlerimdi. Her zamanda bana destek oldular. Onları unutamayacağım. 

Konu gerçekten önemliydi. İsteyen herkes katılabilir. Sağlıcakla kalın pek değerli okuyucularım.  

6 Oca 2021

Hava Güneşli / Kelime Oyunu 6

 KELEPÇE,ISLIK,BİSKÜVİ,SERÇE,MUCİZE


Herkese merhaba. Kelime Oyunu etkinliğimizin altıncı haftasındayız. Dördüncü ve beşincisini yoğun olduğum için yazamadım fakat bu haftayı yakalayabildim. Bu haftanın kelimeleri sevgili Momentos'a ait. 

https://sezerozsen.blogspot.com/2021/01/kelime-oyunu-6.html?m=1



Günlerden pazar hava tuhaf ve iç karartıcı bir biçimde kapkara bulutlarla kaplı,elime bir kitap alıyorum ve elimi sayfalarında gezdiriyorum. Nazikçe. Sonrasında diyorum kendime "hadi başla" evde okumadığım son kitapta bu.Yapacak herhangi bir şeyim de yok. Yine kendimi başka bir dünyaya götürüyorum. Okumaya başladım. 

"Kızım neredesiiin?" annem bana sesleniyor. Koridora çıkıp merdivenlerden aşağı iniyorum "Anne ne oldu?" bana doğru yaklaşıp "Ahh bir tanem benim neden odanda sessizce ağlıyorsun?" o an şaşırıp kalıyorum elim yavaşça yüzüme gidiyor ağlıyorum da benim mi haberim yok diye geçiyorum içimden "Anne ben ağlamıyorum yalnızca kitap okuyorum." annem ellerimi bırakıyor "Ağladığını saklaman hoş değil ben senin annenim benimle paylaşabilirsin. Ama üstüne gitmeyeceğim.Hadi gel bahçeye." annem bunları diyor ama dışarı da çok yağmur yağıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Uyarmıyorum da. Madem öyle diyorum peki. Onun yaptığı gibi elime bir bisküvi tabağı alıyor ve dışarı çıkıyorum. O sırada gözüme bir şey takılıyor bir küçük serçe. Normalde dokunmak istesem veya nazikçe yakından bakmak istesem pır pır uçuverirler. Ama bu sefer uçarak başıma konuyor. İçimden geçiriyorum "Bak bak bak sen benim başıma talih kuşu diye mi kondun?" o sırada anlıyorum ki o bir lanet. Annem elinde kelepçeler ile bana doğru yaklaşıyor "Üzgünüm canım." sonrasında yüzünü seçemediğim iki adam onu götürüyor. "Ne? Annem o benim. Durun bir dakika ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" ben tam adım atıyorum kuvvetli bir ıslık çalıyor. Hemde çok kuvvetli. Sonrasında bayılıyorum. Ağzımdan çıkan en son şeyi duyabiliyordum silik ama kuvvetli "bir mucize olsun"

"Canım iyi misin?" annem koluma dokunuyor. "Anne gitmemişsin. Ne oldu bana?" annem yerde duran kitabımı alıyor "Çok hayal aleminde gezdin kaybolmuş, hülyalara dalmışsın kızım." diyor. Getirdiği tepside bir tabak ve bir bardak süt var. "Kurabiye yaptım. Yeni fırından çıktı. Soğumasın ye." gözüm pencereye takılıyor hava güneşli.

Son

5 Oca 2021

Ağaç Ev Sohbetleri 72

 Herkese merhaba yeni bir Ağaç Ev Sohbetinde birlikteyiz.Bu haftaki konu sevgili Kedi Mırıltısı'ndan geldi. Üstünde gerçekten konuşulması gereken bir konu. Teşekkürler :)

"Hepimizin fark ettiği gibi iklim hissedilir derece değişti. Peki sizce bu değişimin ülkemizde ya da sizin yaşadığınız alanda/şehirde yarattığı en büyük etki ne? Bu saatten sonra geri dönüş olur mu?

Ülkemizde ve yaşadığım şehirde yarattığı en büyük etki tarım ve kuraklık olacak ve aslına bakarsanız şu an olmaya devam ediyor.Biz insanlarda bilmemeye,görmezden gelmeye devam ediyoruz tabii.Ocak ayının beşindeyiz fakat hala Kayseri'ye kar yağmadı bunun nedeni biziz.Biz insanların doğaya etkisi. Kar yağmamasının en büyük etkisi nedir peki? Mesela ülkemiz tarım alanında buğday bakımından zengindir. Tarımda ise buğday kış buğdayı ve yaz buğdayı olmak üzere iki çeşittir. Kış buğdayı sonbaharda yetişir karın yağması gerekir çünkü nemini bu şekilde sağlar ve kar onu besler,korur. Dediğim gibi Ocak ayının beşi oldu hala kar yağmadı. Geliyor gelmekte olan şeklinde özetleyebiliriz yani. Nüfusu yüksek illerde ise kuraklık bariz bir şekilde kendini belli ediyor. Ülkemizde ki göl suları yavaş yavaş kendini çekiyor. Daha dün Burdur Gölü'nün Suyu Çekildi,İskele Ortada Kaldı diye haber gördük. Birde içler acısı manzaralar. Yani tarım ve kuraklık.

Burdur Gölü/Alıntıdır

Bunun önüne hep birlikte geçebiliriz. İnsanları bilinçlendirmeliyiz. "Amaan ben çöp atmayınca sanki dünya kurtulacak." demenin önüne geçersek bile doğayı bize karşı geri kazanabiliriz. İnternette gördüğümüz "Aaa müthiş bir manzara yazın buraya gitmek gerek." deyip gittiğimizde o güzelliğe kıyabiliyorsak kendimizi bir sorgulamamız gerek. Ciddi bir konu ve birileri bir şey YAPMALI! Kendi dünyamızı kendimiz kurtaralım. Çok geç olmadan düzeltebiliriz. Bir farkındalık yeter. 

Benim Gözümden/Bodrum,Gümüşlük 

Bu güzellikten mahrum kalmamak dileğimle :) Sağlıcakla kalın.

Sezen'li Bir Yazı

Bunca zaman kendimi öyle bir fanusa yerleştirmişim ki; o kadar ince o kadar kırılgan bir camda büyütmüşüm ki o cam en ufak bir darbede çatla...