İRLANDA,KİTAP,TUTKU,VİSKİ,KIRMIZI
Kelime oyunu etkinliğimizin ikinci haftasındayız. Bu hafta kelimeleri sevgili Kırmızı Ruh seçti kendisine teşekkür ediyorum. Benim için yine çok zevkliydi.
Bir gün anneannem mutfakta havuçlu kek yapıyorken kız kardeşimle mutfağa girdik. "Biz çok sıkılıyoruz." diyerek şımarıklığımızı sürdürmeye devam ettik "Bizimle ilgilenir misin? Oyun oynayalım mı mesela tonton anneannem benim." öyle içten öptüm ki ne kadar kafasını sallasa da ne kadar eliyle gidin başımdan dercesine bizi savuştursa da kıyamadı en nihayetinde "Kıyamıyorum da. Peki o halde geçin oturun bakayım, şu gereksiz yüksek sandalyelere." yüksek olması ile sandalyenin ne suçu vardı bilmiyorum doğrusu ama değinmeden geçemedi. Şimdilerde hasret kaldığım ses tonu ile başladı anlatmaya.
"Ne zaman olduğunu hatırlayamıyorum. Yaşam döngümüzün içinde pek de önemsemediğimiz bir zaman diliminde İrlandalı bir genç sürgün edildiği ülkesine kavuşmak için yanıp tutuşuyormuş." Hemen atlayıverdim "Neden sürgün edilmiş ki? Ne yapmış? Vatan haini miydi yoksa?" anneannem sürmeli gözlerini devirerek ciddi bir ses tonu ile "Dinleyecek misin evlat?" dedi. Hızlıca kafamı salladım yoksa vazgeçebilirdi ve ben bu ihtimali soğuk, sıkıcı İrlanda gününde göze alamazdım. Sözlerine büyük bir sükunet ile devam etti "Neden mi sürgün edilmiş? Neden olacak bizim olan viskiyi İsveç'e sattığı için." kardeşimle ben karnımızı tuta tuta gülmeye başladık "Yok artık anneanne fırının sıcağı çarptı herhalde. Hahahah" anneannem arkasını döndü "Densiz! Fırının sıcağı ne çarpacakmış beni? O vakit çıkın mutfağımdan." dedi. Kardeşimle ikimiz birbirimize baktık ve sonra aynı anda "Asla!" dedik anneannem hem halimize gülüyor hem de keki fırına koyuyordu sonra hemen arkasını döndü parmaklarını piyano çalar gibi oynattı ve "Aha! Sonra ne mi oldu dersiniz gerçekler ortaya çıkarıldı." ben duramadım "Anneanne en başından, detaylı daha güzel olur sanki." dedim. Anneannem haklı olduğumu düşünerek heyecanla anlatmaya başladı "Genç, çalıştığı viski fabrikasında işini tutku ile yapanlardanmış her gün işine gider, elinden geleni yapar düzenli maaşı ile karşılığını alırmış ama bir hırsı varmış ki sormayın. Gözü hep patronun üstündeymiş patron fabrikadan ayrılınca onun koltuğuna oturur hayaller kurarmış. Bir gün onunda bu koltukta olacağına inanırmış oysaki ne demiş Voltaire ''Hırs,bir sandalın yelkenini şişiren rüzgara benzer; fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar.'' kaşlarımı kaldırdım başımı hafifçe sallayarak ''Yaa ne güzel demiş. Peki o İrlandalı genç hangisini seçmiş?'' anneannem sorumu beğendiğini belirten bir tavırla parmağını şıklattı bir yandan da fırına koyduğu havuçlu kekin derecesine meşhur tarif kitabından bakıyordu ''O genç olduğu yerde durmayı seçmiş fakat şimdilik.'' yanda duran bardağa dudak payı su koydu sonra onu içti ve bir denli iç çekerek yeniden devam etti ''Bir gün genç işe gitmeye hazırlanırken annesi fenalık geçirmiş kadının yaşı epeyce de varmış. Gencin ise annesini emanet edebileceği kimsesi yokmuş bu nedenle bir günlüğüne işe gitmemiş yalnızca bir günlüğüne. O fabrikaya girdiğinden beri işini, gücünü aksatmayan biriymiş çok emeği varmış fakat işe bakın ki o gün fabrikaya müfettişin gelesi tutmuş. Gencin yapması gereken bir sorumluluğu daha varmış ki evrakları sabahın erken vaktinde patrona teslim etmek. Peki etti mi dersiniz? Elbette hayır. O gün annesini kaybetmiş bir şekilde eve dönmüş üzüntüden işiyle ilgili her şeyi unutmuş annesinin cenaze işlemleri ile ilgilenmiş filan derken aklına işi gelmiş. Kimseye haber de verememişti. Ama dert etmemiş çünkü anlayışla karşılanacağını düşünüyormuş.'' anneannem kendi yorumunu kattı ''Saf oğlan!'' gülüştük. "Ertesi gün işe gitti ama kovulmuştu. Sonra gözünü bir hırs kaplayıverdi bir gün fabrikaya gizlice girmiş ve bütün evrakları çalıp İsveç ajanı bir arkadaşına satmış. Sonra da bu diyarlardan sürgün edilmiş. Son." o kadar saçma geliyordu ki kulağa inanmamakla yetinecekken kardeşim soru sordu ''Adı neymiş peki bu adamın?'' anneannem tavanda yazıyormuş gibi tavana baktı baktı ''Hatırladım! John Tales.'' sonra dayanamayıp ben sordum ''Peki ne zaman geri döndü?'' anneannem pişen havuçlu keki tabağa koyup önümüze verdi ve dedi ki ''Kırmızı kar yağınca...''
O zaman bu dediğini anlamamıştım ama şimdi daha iyi anlıyorum.
John Tales bir daha hiç geri dönmedi.
3. Hafta Kelime Oyunu Etkinliği Kelimeleri
*Zambak *Hayal *Diyar *Özgürlük *Dilek
Benim seçtiğim kelimeler ise bunlar. Haftaya görüşmek dileğimle :) Kolay gelsin.